Roketsan'dan IDEF 2025’te güç gösterisi: 6 yeni stratejik sistem tanıtıldı

Türkiye'nin roket, füze ve mühimmat alanındaki öncü savunma sanayii kuruluşu Roketsan, 17. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF 2025) altı yeni stratejik sistemini kamuoyuna tanıttı. 

Türkiye’nin teknolojik bağımsızlık yolculuğunda önemli bir aşamayı temsil eden yeni ürünler, dikkat çeken kabiliyetleriyle fuarın en öne çıkan başlıkları arasında yer aldı.

Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı destekleriyle, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) tarafından düzenlenen IDEF 2025’e bu yıl 60’ın üzerinde savunma ürünüyle katılan Roketsan, 6 yeni sistemini ilk kez tanıttı.

Görgün: "Zor mühendislik problemleri çözüme dönüşüyor"

Tanıtım toplantısında konuşan Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, lansmanın Türkiye savunma sanayiinin ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından çok anlamlı olduğunu belirtti.

Görgün, “Roketsan’ımız kara, deniz, hava ve hatta uzaya yönelik platformlar için en gelişmiş vurucu gücü sağlayacak ürünleri geliştiriyor. Çok farklı disiplinleri bir araya getirerek, çok zor mühendislik problemlerini hızlıca çözüme dönüştürüyor,” dedi.

GÖKBORA: 100 milin ötesindeki tehditleri avlayacak

Roketsan Genel Müdürü Murat İkinci, ilk kez tanıtılan sistemlerden ilki olan GÖKBORA ile ilgili şu bilgileri verdi.

“GÖKBORA, 100 deniz milinin (185 km) üzerindeki menzili ve ramjet motoru sayesinde, KAAN ve KIZILELMA gibi platformlardan fırlatılarak görüş ötesi hava hedeflerini yüksek hassasiyetle imha edebilecek.”

EREN: SİHA’lara stratejik derinlik kazandıracak

Yeni nesil dolanan mühimmat EREN’in de tanıtımı yapılırken, İkinci bu sistemin hem hava hem yer hedeflerine angaje olabilme yeteneği sayesinde SİHA’ların etkinliğini artıracağını vurguladı. EREN’in farklı platformlardan atılabilme özelliğine de dikkat çekildi.

300 ER: SİHA’lardan balistik taarruz imkânı

Tanıtılan bir diğer sistem olan 300 ER, balistik füze teknolojisiyle geliştirildi ve 500 kilometrenin üzerindeki menziliyle dikkat çekti. Hava platformlarından atılabilecek bu sistemle, Türkiye SİHA’larının etki alanı önemli ölçüde genişletilecek.

ŞİMŞEK-2: Türkiye uzaya bağımsız erişim kabiliyeti kazanıyor

Uzay teknolojileri alanında da önemli bir adım atan Roketsan, yeni ŞİMŞEK-2 Uydu Fırlatma Aracını tanıttı. 1,5 tonluk faydalı yükü, 700 km üzerindeki yörüngelere taşıyabilecek olan iki kademeli, sıvı yakıtlı sistemin, Türkiye'nin uzaydaki bağımsızlığı için kritik rol oynayacağı belirtildi.

AKATA: Denizaltılardan fırlatılan ilk seyir füzesi

Denizaltılardan fırlatılabilen kapsüllü seyir füzesi AKATA da fuarda tanıtılan ürünler arasında yer aldı. ATMACA füzesinin kapsüllü versiyonu olan AKATA, hem hava hem deniz hedeflerini angaje edebilme özelliğiyle öne çıktı. Bu sistemle Türkiye, dünyada sınırlı sayıda ülkenin sahip olduğu bir kabiliyeti daha kazanmış oldu.

TAYFUN BLOK-4: Türkiye’nin ilk hipersonik balistik füzesi

Tanıtılan son sistem ise, büyük yankı uyandıran TAYFUN BLOK-4 hipersonik füze oldu. 10 metre uzunluğa ve 7.200 kg ağırlığa sahip füze, sahip olduğu hipersonik hız ve santimetre hassasiyetle deniz hedeflerini vurabilme kabiliyetiyle dikkat çekti.

Uzmanlar, bu füzenin şu anda dünyada durdurulabilir bir muadili olmadığını vurgularken, Roketsan’ın bu füzeyle savaş gemisi gibi yüksek korumalı hedefleri tek atışla imha edebildiğine dikkat çekti.

"Yıl sonu itibarıyla envantere girecek"

Tanıtım törenine katılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, TAYFUN sisteminin yıl sonuna kadar envantere gireceğini açıkladı. Bayraktaroğlu, “Bu sistemle birlikte Kara Kuvvetleri olarak ilk kez balistik füze kabiliyeti kazanıyoruz. Bu, caydırıcılık açısından kritik bir dönüm noktasıdır,” ifadelerini kullandı.

Roketsan’ın IDEF 2025’teki lansmanında, daha uzun menzilli bir füze sistemi olan “CENK” için hazırlıkların sürdüğü sinyalleri verilirken, yerli anti-balistik savunma sistemlerinin de geliştirilme aşamasında olduğu açıklandı.

Roketsan’ın tanıttığı 6 yeni sistem, yalnızca Türkiye’nin savunma gücünü artırmakla kalmıyor; aynı zamanda teknolojik bağımsızlık, yüksek ihracat potansiyeli ve bölgesel caydırıcılık açısından da yeni bir dönemin habercisi olarak değerlendiriliyor.