Aksiyonun sınırlarını defalarca aşan John Wick evreni bu kez kılıçların onurun ve intikamın hüküm sürdüğü samuray diyarına uzanıyor. Lionsgate stüdyosu John Wick evreninde geçecek yeni bir “samuray-western” filmi için düğmeye bastı. Henüz geliştirme aşamasında olan proje hem geleneksel samuray kültürünü hem de western sinemasının vahşi doğa estetiğini birleştirmeyi hedefliyor. Filmin senaryosunu Austin Everett kaleme alıyor ve yapım aşaması şimdiden sinema dünyasında büyük bir merak uyandırmış durumda. Stüdyo bu projeyle John Wick’in ikonik atmosferini doğu felsefesiyle harmanlayarak benzersiz bir hikâye anlatımı sunmak istiyor. Her şeyden önemlisi bu film sadece bir yan hikâye değil evrenin kökenlerine ışık tutacak yepyeni bir destanın kapılarını aralayacak.
Everett’ın kaleminden çıkacak bu senaryo klasik intikam temasını samuray onur kodlarıyla birleştirecek. “Samuray-western” ifadesi ilk duyulduğu andan itibaren sinemaseverlerin hayal gücünü harekete geçirdi. Çünkü bu tür birleşimi geçmişte Quentin Tarantino’nun Kill Bill filmlerinde ve Sergio Leone’nin Spaghetti Western tarzında defalarca büyüleyici biçimde işlendi. John Wick dünyasında ise bu iki tarzın buluşması silahların yerini katanaların alacağı bir atmosferin sinyallerini veriyor. Lionsgate bu filmle hem kültürel köklere dayanan bir anlatı hem de yüksek tempolu aksiyon sunmayı amaçlıyor. Stüdyonun bu riskli ama cesur adımı John Wick markasını yalnızca modern bir aksiyon serisi olmaktan çıkarıp sinemasal bir mirasa dönüştürebilir.
Ballerina’dan sonra yeni bir umut
Lionsgate John Wick serisini yıllardır bir sinematik evren haline getirmeye çalışıyor. Ancak bu çaba her zaman beklenen karşılığı bulamadı. Geçtiğimiz yıl vizyona giren Ballerina serinin ilk spin-off filmi olarak büyük beklenti yaratmış ancak gişede hedeflerin altında kalmıştı. Bu durum stüdyoyu stratejisini yeniden gözden geçirmeye yöneltti. Samuray temalı yeni film işte bu yeniden yapılanmanın ilk adımı olarak değerlendiriliyor. Çünkü stüdyo artık “daha fazla şiddet daha fazla kurşun” yerine “derinlik ve kültürel bağlam” arayışına girmiş durumda. John Wick’in felsefi alt yapısını güçlendirmek bu yeni evrenin en büyük hedeflerinden biri.
Yeni filmle birlikte John Wick markasının sadece Keanu Reeves’in canlandırdığı karakterle sınırlı kalmayacağı netleşiyor. Serinin hayranları bu evrende yeni kahramanlar farklı dönemler ve benzersiz kültürel yaklaşımlar görecek. Özellikle samuray kültürüne odaklanılması filmde intikamın yanı sıra disiplin sadakat ve onur gibi temaların ön plana çıkacağını gösteriyor. Bu da John Wick dünyasının yalnızca bir ölüm makinesinin değil aynı zamanda bir yaşam felsefesinin sembolü haline gelmesini sağlayabilir. Stüdyo bu yeni yönelimle izleyiciye “daha az kurşun daha fazla anlam” vadediyor.
Katanalar onur ve intikam
Samuray-western birleşimi sinema tarihinde efsanevi örneklere sahip bir türdür. Akira Kurosawa’nın Yojimbo’su ve Sergio Leone’nin A Fistful of Dollars’ı bu iki tarzın kültleşmiş birleşimidir. John Wick evrenine bu estetiği taşımak aslında bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Austin Everett’in kaleme aldığı senaryonun hem Kurosawa’nın görsel sadeliğini hem de John Wick serisinin modern aksiyon anlayışını harmanlayacağı tahmin ediliyor. Filmin döneminin geçmiş bir zamanda geçeceği düşünülüyor bu da hikâyeyi ana seriden bağımsız hale getiriyor. Bu durum Keanu Reeves’in filmde yer almama ihtimalini güçlendiriyor. Ancak bu yokluk evrenin genişlemesi için yeni karakterlerin önünü açıyor.
Bu yeni karakterlerin nasıl bir arka plana sahip olacağı şimdilik bilinmiyor. Fakat hayran teorilerine göre film Continental benzeri bir samuray loncasını merkezine alabilir. Bu lonca hem suikast sanatı hem de onur kodlarıyla yaşayan savaşçılardan oluşabilir. Böylece John Wick’in modern dünyadaki kurallı kaos yapısı antik bir estetikle yeniden yaratılabilir. Görsel olarak ise kılıç dövüşleri yağmurlu Tokyo sokakları ve sisli dağ tapınakları gibi sahnelerle unutulmaz bir atmosfer bekleniyor. Sinema tarihinde her zaman karşılık bulan “doğu-batı birleşimi” bu kez aksiyon sinemasının en karizmatik evreninde hayat bulacak.
Keanu Reeves bu kez yok ama ruhu orada
John Wick denildiğinde akla gelen ilk isim elbette Keanu Reeves. Ancak bu yeni proje onun fiziksel varlığı olmadan da karakterin felsefesini yaşatmayı amaçlıyor. Film Wick’in doğrudan geçmişiyle bağlantılı olmasa da onun temsil ettiği onur intikam ve adalet kavramlarını farklı bir döneme taşıyacak. Reeves’in yer almayacak olması projeye duyulan ilgiyi azaltmak yerine artırmış durumda. Çünkü hayranlar bu evrende başka karakterlerin nasıl yükseleceğini görmek istiyor. Ayrıca yönetmen koltuğuna kimin oturacağı da şimdilik belirsizliğini koruyor. Stüdyo görsel estetik konusunda deneyimli bir yönetmenle çalışmak istiyor.
Bu yaklaşım John Wick markasının yalnızca bir aksiyon serisi olmadığını aynı zamanda tematik bir sinema evreni haline geldiğini gösteriyor. Wick’in geçmişinden ilham alan ama yeni bir kültürel bağlama sahip bu film izleyiciye hem tanıdık hem de taze bir deneyim sunacak. Sinema dünyasında “yan hikâye” olarak başlayan birçok proje sonunda kendi efsanesini yaratmayı başardı. Samuray temalı bu film de aynı yolda ilerleyebilir.
